Türk tarihinde kurulmuş sayısız devletlerin hepsi de birbirinden görkemli, zaferlerle dolu bir tarihe sahiplerdir. Kuruldukları yere, kültürlerine göre çağın en güçlülerinden olmayı başarmışlar, o göçebe Türk yaşantısının şanına yakışır şekilde alabildiğine geniş sınırlar, düşmanlardan aldıkları vergiler, devasa hayvan sürüleri, el emeği göz nuru el sanatları ile yaşamlarına devam etmişlerdir. Avrupa Hun Devleti’nin kuruluşu bu görkem dolu tarihten sadece biridir. Batı Hun ya da Avrupa Hun kurucuları bir yana, bu devletle bizim ve tüm dünyanın özdeşleştirdiği Attila ise başlı başına bir efsanedir. Bunların dışında gibi Orta Asya’da bilinen en erken dönemde kurulan Türk devletlerinin yanı sıra daha yakın tarihte var olan Göktürk Devleti; hatta Müslüman olan ile ilgili bilgileri de yine sitemizin devasa bilgi deposundan elde edebilir; hiçbir yerde bulamayacağınız bir anlatım eşliğinde tarihin tozlu sayfalarına şahit olabilirsiniz.
Bu yazımızda başlıkta gördüğünüz gibi Avrupa Hun Devleti’ni ele alacağız. Fazla uzatmadan, kısa ve öz, künye niteliğnide bilgilerle… Fakat Batı Hun Devleti’nin, daha yaygın ismiyle Avrupa Hun Devleti’nin diğer Türk devletlerinden daha farklı bir yönü vardır. O da şudur ki; hemen hemen tamamen düşman topraklarında, gurbet ellerde kurulan bir devlet olmasıdır. Hani derler ya tırnaklarıyla kaza kaza, dişleriyle söke söke almışlar diye; işte aynı o hesap… Ne bir anayurt desteği ne bir tarihsel geçmiş; göç ettiğiniz yerde birbirinize destek olarak, oranın belki de yüzlerce yıldır yerlisi olan kavimlere karşı teşkilatlı bir şekilde silahlanarak en güçlü haline geliyorsunuz ve Avrupa gibi Türklerle uzun süre alakası olmamış bir kıtayı; kurduğunuz devletin ismine verdirtebiliyorsunuz.
Türklerin anayurdu bildiğiniz gibi Orta Asya iken; Büyük Hun Devleti sonrasında Doğu, Batı, Kuzey, Güney Hunları gibi devletçiklere parçalanan Hunlar, ilerleyen yıllarda Orta Asya’da varlıklarını tamamen kaybetmişler, güç diğer Türk boylarının ve diğer Asyalı kavimlerin eline geçmiştir. Siyasi ve ekonomik sebeplerden dolayı Hunlar; zamanında en güçlü oldukları Orta Asya’yı bırakıp batıya göç etmeye başlamışlardır.
Batıya göç eden Hun Türkleri; burada Hazar Denizi’nin kıyısını beğenmişler, diğer topraklara kıyasla Hazar Denizi cıvarında daha yoğun bir toplanma göstererek güçlerini yeniden toplamaya başlamışlardır. Burada yaklaşık 400 yıl süren bir nüfus artışı olmuş; MS 400’lere gelirken de Hun Devleti’nin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştır. İşte; Orta Asya’nın biraz batısında dinlenecek şekilde Hazar Denizi kıyılarında kurulan bu Hun birliği; Avrupa Hun Devleti’nin temellerinin ta kendisidir.
Buna göre Avrupa Hun Devleti; MS. 352 yılında Kama Tarkan tarafından Hazar Denizi ve çevresinde kurulmuştur. Batı Hunlarının kurucusu Kama Tarkan isimli bu kağan; tarihte çok fazla bilinmese de, Attila gibi kasıp kavurmuş hükümdarların gölgesinde kalsa da sürdürğü saltanat boyunca Hun boyları arasında birliği sağlamış olması ve Hunları batıya açılmaya hazır bir ordu haline getirmiş olması yönünden çok önemli birisidir.
Avrupa Hun İmparatorluğu; 352 yılındaki kuruluşundan sonra sürekli olarak batı yönünde fetihler yapmıştır. O zamanlar Doğu ve Batı Roma arasında var olan çekişmelerden, Doğu Avrupa’da ve Karadeniz’in kuzeyinde var olan otorite boşluğundan faydalanmışlar ve sınırlarını var oldukları 100-200 yıl içinde Fransa topraklarına kadar genişletmişlerdir. Batıda Fransa’ya kadar ulaşan Hunlar; Kuzeyde Baltık topraklarına dahi el atarken, güneyde İtalya Hun işgalinden, Attila’nın bu fetihten son anda vazgeçmesiyle kurtulmuştur. Bu zaman zarfında yağma ve keşif amaçlı seferler yapan bazı Hun birliklerinin Kafkaslardan Anadoluya girerek birkaç şehirde vakit geçirmişliği ve sonra tekrar Karadeniz’in kuzeyine yönelmişliği dahi vardır.
Yaşadıkları dönem boyunca göçebelikleri, diğer barbar kavimlerle bazen savaşıp bazen yardım etmeleri, Doğu-Batı Roma çekişmesi ve Avrupalı barbarlar üçgenini çok iyi şekilde kullanıp siyaset yapmaları sebebiyle Avrupa Hunları; yerleştikleri 200 sene boyunca kıta tarihinde dönüm noktalarına sebebiyet vermişlerdir. Bunlardan en önemlisi, lise tarih derslerinden hepimizin hatırlayacağı üzere Avrupa Hunlarından kaçan Gotların ve diğer Avrupalı barbar kavimlerin Batı Roma sınırlarını zorlaması ve anayurtlarda meydana gelen köklü değişikliklerle Kavimler Göçü’nü başlatmasıdır.
Avrupa Hun Devleti’nin yıkılışı, en görkemli çağlarını yaşadıkları Attila’nın ölümünden sonra başlamıştır. Oğulları arasında taht mücadelesi başlaması sebebiyle Hunlar bölünmüş, daha sonra Bizans ile girişilen bir savaşın da kaybetmesiyle Hunların Avrupa topraklarındaki mutlak otoritesinin yok olduğu anlaşılmıştır. Bundan sonraki süreçte batıda kalan Hunlar Macaristan başta olmak üzere Polonya, Çekya gibi bölgelerde yerli halkla karışarak zamanla asimile olmuşlar; doğuya doğru gidenler ise diğer Türk devletleriyle kaynaşarak Bulgarları oluşturmuşlar, daha doğuya gidenler de bölgedeki Türk nüfusu arasında zamanla erimişlerdir.
Hunların Avrupa macerasının da bitişinden sonra Türklerin tarih sahnesindeki rolü Göktürkler ve sonrasında Oğuz Türkleri ile devam etmiştir.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)