Samsun ilinin Tarihçesi
Samsun ilinin tarihsel yapısı beş başlık altında toplanarak incelenmiştir. Kentte tarihsel süreç içerisinde meydana gelen olaylar birbiriyle ilişkilendirilerek tarihçe kısmında kısaca anlatılmış; kenti çeşitli yönlerden etkileyen ve kentte önemli değişikliklere neden olan olaylar ve etkileri ise kırılmalar ve dönemler kısmında ele alınmıştır. Ayrıca, il merkezi ve ilçelerinde son dönemde yapılan imar planlama çalışmaları kentin planlama tarihi kısmında anlatılmıştır. Kentte var olan tarihi eserlerle ilgili bilgiler, kentin kültürel geçmişi ve kentteki geleneksel kimliği ortaya koyan etkinlikler ise kültürel, tarihi ve arkeolojik değerler başlığı altında ele alınmıştır.
Tarihçe
Samsun M.Ö. 750-760 yılları arasında İon şehir devletlerinden Miletoslular (Milet) tarafından Amisos adı ile kurulmuş küçük bir yerleşim merkezi iken daha sonra Pers, Makedon, Pontus, Roma, Bizans, Danişment, Selçuklu ve Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. “Samsun” adının ortaya çıkışı, Türklerin yöreye hakim olmasından sonraki yıllara denk düşmektedir. XII ve XIII. yy. Türk kaynaklarında Samsun ismi kullanılırken, aynı tarihlerdeki batı kaynaklarında ise “Sampson” adı geçmektedir. Samsun ilinin en eski adı M.Ö. VII. yy’a, Miletosluların Karadeniz kıyılarında koloniler kurmaya başladıkları döneme dayanmaktadır. Doğu Karadeniz kıyılarındaki bu kolonilerden biri, bugünkü Samsun kentinin olduğu yere konumlanan Amisos’tur. Roma İmparatoru Pompeius M.Ö. 64 yılında Amisos’a geldiği zaman şehrin ismini Pompeiopolis’e çevrilmişse de bu isim kalıcı olmamış ve Amisos adı bundan sonraki dönemlerde de geçerliliğini korumuştur. Bu kent uzun yüzyıllar boyunca canlı bir ticaret merkezi olmuştur. Bu özelliği nedeniyle de sık sık saldırılara uğramıştır. Bu saldırılardan birinde, XI. yy’da Danişmentliler, Amisos kentini alamayınca kentin 3 km. uzağında, “Yeni Amisos” adıyla yeni bir kent kurmuşlardır. Daha sonraki yüzyıllarda Simisso, Samisun gibi değişikliklere uğrayan kentin adı, İslam kaynaklarında Samsun biçiminde yer almıştır [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6554].Samsun’da ilk yerleşmeler tarih öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır. İlk yerleşmenin Samsun’un 14 km doğusunda Tekkeköy’ün hemen güneyinde yer aldığı tespit edilmiştir. Buradaki mağaralarda düz yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda Paleolitik[1] ve Mezotolik[2] çağa ait eserler bulunmuştur. Samsun yöresi yerleşmelerinde saptanan ilk Tunç Çağ kültürlerinin üstündeki Hitit kültürü katman ve buluntularıyla, Samsun ilinin yazılı tarih dönemleri başlamaktadır. Samsun’un bilinen en eski halkı Faskalardır. Bu Bölgede son Tunç Çağ’ında (M.Ö. 1600–1200) yabani bir kavim olan Faskaların oturduğu Hitit yazılı kaynaklarında da aktarılmaktadır. Faskalar’ın Mert Irmağı ağzında bugün Dündartepe ve Öksürüktepe olarak bilinen yerde bir site kurdukları ileri sürülmektedir.Samsun ve Karadeniz‘in kıyıları coğrafi konumu nedeniyle bu kıyıları ele geçirmek isteyen bir çok koloninin saldırısına uğramıştır. Doğu Anadolu’ya doğru yönelen Kimmer ve İskit akıncıları, M.Ö. VII. yy’dan sonra Karadeniz’in Anadolu kıyılarına ulaşmışlar ancak bu akıncı kitleler girdikleri topraklarda yerleşik bir kültür oluşturamamışlardır. Önce Friglerin egemenliğine giren bölge (M.Ö. 1182), M.Ö. VII. yy’ın ilk çeyreğinde Frig Devleti’ni yıkan Kimmerlerin eline geçmiştir. M.Ö. VIII. yy ortalarında ise Anadolu’da Yunan kolonileri kurulmaya başlanmıştır. Karadeniz kıyılarında en çok koloni kuran ise İon şehir devletlerinden Miletoslulardır. Anadolu’nun Ege kıyısındaki halkları, özellikle Miletoslular ve Foçalılar, Karadeniz kıyısında yeni yerleşmeler kurmaya ve Karadeniz ticaretini buralardan yürütmeye çalışmışlar ve böylece, kimi tarihçilere göre Miletoslular’ca, kimilerine göre de Fokaeialılar’ca, M.Ö. 670’lerde Sinope (Sinop), Amisos (Samsun) ve Kerassos (Giresun) kurulmuştur [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6556]. Grekler (Yunanlılar) Samsun yöresine geldiklerinde, Kızılırmak’ın batısındaki bölgede Paphlagonlar dedikleri halk yaşamakta; Themiskyra’dan (Terme) doğuya doğru ise Amazonlar, Khalybler, Tibarenoslar ve Mossynoikoslar adı verilen halk toplulukları bulunmaktadır.Antik kaynakların belirttiğine göre ise bu günkü Samsun’un kuzey batısında Kara Samsun denilen yerde, Enete adı verilen küçük bir site bulunmaktadır ve bu yerleşme M.Ö. 6. yy başında Miletoslular tarafından zapt edilerek kolonize edilmiş ve yeniden inşası yapılarak Amisos adı verilmiştir.M.Ö. V. yy’da Atinalılar; M.Ö. IV. yy’dan önce Persler daha sonra da Makedonyalılar (büyük İskender) şehre egemen olmuştur. M.Ö. 331’de Büyük İskender, Persleri zayıflatmış ancak Pers Satraplıklarında Makedonya Yetkesi’ni kuramamıştır. Bu gelişmeler sonunda Amisos eski Persli yöneticilerce bağımsız şehir olarak ilan edilmiştir.Pers soylularından Ktistes M.Ö. 302 yılında İris (Yeşilırmak) çevresinde ve kuzeyde Karadeniz kıyılarında üstünlük sağlamıştır. Böylece, Perslerin büyük Kapadokya Satraplığı’nın kuzey bölgesi, sonraları Pontus Krallığı adını alacak olan Pontus Kapadokyası adıyla yer almıştır. Amisos, Pontus Kralı Mithridates VI. zamanlarında (M.Ö. 120-M.Ö. 63) en parlak dönemini yaşamıştır.Pontus krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında uzun süren savaşlar esnasında şehir Pontuslularla Romalılar arasında el değiştirmiştir. Ancak M.Ö. 47’de Sezar’ın Zile yakınlarında Pontus ordularıyla yaptığı savaş sonunda Amisos kesin olarak Roma egemenliğine girmiştir[3]. 395’de Roma İmparatorluğunun Batı ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrılması ile Amisos şehri Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın yayıldığı Bizans döneminde Amisos bir Piskoposluk merkezi olmuştur.M.S. VIII. yy’da Karadeniz kıyıları, özellikle Samsun sık sık el değiştirmiş, 718’de Bizanslıların, 733’te Arapların, 739’da da yeniden Bizanslıların eline geçmiştir. M.S. 862–866 yıllarında bölge Arapların eline geçip yağmalamalara maruz kalmış ancak Bizans İmparatoru III. Mikhail Arapları geri çekilmeye zorlamıştır [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6557].M.S. 892–902 yıllarında Araplar Amasya’dan sonra Samsun’dan Trabzon’a kadar olan Karadeniz kıyılarını ele geçirmişlerdir. Ancak, Araplar burada uzun süre kalamamışlardır. Müslümanların Bizans’a karşı düzenlediği seferler 1000 yıllarına kadar aralıklarla devam etmiştir.1000 yıllarının ilk yarısında artık Bizans Anadolu’daki eski üstünlüğünü kaybetmiş durumdadır.1040 yılındaki Dandanakan savaşı ile bağımsız bir devlet olan Selçuklular Anadolu’ya akınlara başlamışlardır. 1072 yılında Amisos, Anadolu’da kurulan Türk devletlerinden Danişmetlilerin bölgesinde yer almıştır. 1086’da Danişmetliler Amisos’u kuşatmışlarsa da ele geçirememişler ancak Amisos’un 3 km. yakınında yeni bir devlet kurmuşlardır. Bundan sonra eski kente “Hıristiyan Samsun” denmeye başlanmıştır.Güçlenen Anadolu Selçuklu Devleti 1178’de Danişmetli egemenliğine son vererek bu alanı, devletin başındaki II. Kılıç Arslan’ın 11 oğlu arasında paylaştırmışlardır. Yarı bağımsız olarak yönetilecek olan yerleşimlerden Tokat ve yöresi, 1185’te de Samsun, Kılıç Aslan’ın oğullarından Rüknettin Süleyman Şah’ın payına düşer. Hıristiyan Samsun önce Bizanslıların, XIV. yy’ın ilk yıllarından başlayarak da uzun süre Cenevizlilerin yönetiminde kalmıştır [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6558]. Anadolu Selçuklu Devleti’nin zamanında Anadolu’da inşa ettiği Türk birliğinin Moğol istilasıyla 1243‘de dağılmaya başlamasıyla Müslüman Samsun sırasıyla İlhanlılar’ın, Pervane Oğulları’nın (1297), Candaroğulları’nın (1322) ve Tacettinoğulları’nın (1348) denetimine girmiştir [www.wikipedia.org].Osmanlıların güçlenerek genişlemeye başladığı dönemde 1393’te bölge Canik beyliklerinden Kubat Oğulları’nın eline geçmiştir. Yıldırım Beyazıt 1398’de Müslüman Samsun’u tekrar almıştır ancak Hıristiyan Samsun’a dokunmamıştır. Yıldırım Beyazıt tarafından tekrar oluşturulan Anadolu’daki Türk birliği Yıldırım Beyazıt’ın 1402 de Timur ile yaptığı Ankara Savaşı‘nda yenilmesiyle bozulmuştur.1417–1419 yılları arasında bölgeye yapılan seferlerle Osmanlılar Hıristiyan Samsun’u almak istemişler; fazla direnemeyeceklerini anlayan Cenevizliler de kenti ateşe verdikten sonra yerleşmeleri terk etmişlerdir.Hıristiyan Samsun’un yakılması ve boşaltılmasıyla ticaret yaşamı tümüyle durmuş, Müslüman Samsun’un da fazla bir önemi kalmamıştır. Samsun bu dönemde liman açısından Sinop’tan sonra ikinci planda kalmıştır [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6559]. Eski önemi kalmamasına karşın 1418 yılında Çelebi Mehmet Müslüman Samsun’u da almıştır. Çelebi Sultan Mehmet, Canik’i oğlu Şehzade Murat’ın idaresindeki Amasya sancağına bağlayarak şehrin valiliğini Tacettinoğlu Hüsamettin Hasan Bey’e vermiştir. Ancak 1421’de Osmanlı’da çıkan karışıklıklardan yaralanmaya çalışan Tacettinoğlu Hüsamettin Bey bağımsızlığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Amasya sancakbeyi Samsun’a gönderilir ve 1428’de Çarşamba’nın da ele geçirilmesiyle Samsun ve yöresi kesin olarak Osmanlılara bağlanmış olur.İran’da Safevi hanedanından Şeyh Cüneyd XV. yy’da topladığı güçlerle Samsun ve Trabzon yöresine gelerek Pontus İmparatorluğunu ele geçirmek istemiş ancak Trabzon Kalesi’ni alamadığından geri çekilmek zorunda kalmıştır.Osmanlı yönetiminde Samsun; Canik bölgesinin merkezi olarak Amasya’ya sonra da Sivas’a (Paşa Sancağı) bağlanmıştır. 1514 yılında ise Erzincan eyaletine bağlanmıştır.Samsun en zor dönemini XVII. yy’da yaşamıştır. Kazak ve Abaza saldırılarından büyük zarar gören kasaba, 1642–1643 arasında bir köy düzeyine kadar inmiştir [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6560].XVIII. yy’da Samsun limanı kuzey limanları ile (özellikle Kırım) önemli ticari ilişkiler kurmuştur. Ancak Osmanlı’nın 1774’te Kırım’ı terk etmesi ticareti canlanmaya başlayan kenti olumsuz yönde etkilemiştir.Samsun XIX yy. ilk yarısında Hazinedar oğulları yönetiminde kalmıştır. Bu dönemde buharlı gemilerin Karadeniz’de ticareti canlandırması; ayrıca, kaliteli tütün ekiminin Bafra çevresinde başlayarak Samsun yöresine yayılması kentte gelişmelere neden olmuştur. Samsun’un Türk nüfusu arttığı gibi Avrupalı tütün alıcıları ve çeşitli ham madde tüccarları Samsun’a yerleşmeye başlamıştır [www.wikipedia.org].Samsun XIX. yy’ın ikinci yarısından başlayarak, Kafkas göçmenlerinin transit limanı işlevini üstlenmiştir. Kırım savaşı ve Şeyh Kamil ayaklanması ertesinde başlayan göçmen akınları, Karadeniz kıyısında başlıca Samsun ve Trabzon limanlarına yöneliktir.1869’da çıkan bir yangında Samsun’un hemen hemen tamamı yanmıştır. Ancak o dönemde zengin bir ticaret merkezi haline gelmiş olan Samsun yangından sonra çabuk kalkınmıştır.I. Dünya savaşı sırasında deniz ticareti felce uğradığı için, ekonomik yönden büyük sıkıntılar çeken Samsun, 1915’te Rus savaş gemileri tarafından 4 kez topa tutulmuş ve büyük ölçüde hasar görmüştür.I Dünya Savaşından sonra Mustafa Kemal Paşa 9. ordu müfettişi sıfatıyla Bandırma Vapuru’yla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a gelerek, Milli Mücadele’yi başlatmıştır. Samsun bu özelliği nedeniyle Kurtuluş Savaşı’nın bir simgesi durumuna gelmiştir ve Cumhuriyet dönemi Türk tarihi içinde ayrı bir yere sahiptir.Samsun, Milli Mücadele döneminde herhangi bir yabancı gücün işgaline uğramamıştır. Ancak, yörede bağımsız bir Rum devleti kurmaya çalışan Pontus Rum örgütleri[4] Samsun ve kazalarında oldukça etkili olmuştur. Yeni Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1923’te Pontus Rumlarının eylemlerine son verilerek Karadeniz’deki çok sayıda Rum da Yunanistan’a göç ettirilmiş, yeni ayaklanmaların önü kesilmiştir.19 yy. sonlarında Trabzon vilayetine bağlı mutasarraflık olarak yönetilen Samsun, 1925’te il olmuştur [ www.wikipedia.org].
Kırılmalar ve Dönemler
Samsun ili, hareketli ticari ve sınai hayatı, verimli ovası, limanı, tarihi ve iktisadi yapısı ile öne çıkan, dışardan göç alan ancak Doğu Karadeniz’in sarp ve sıkışık doğal yapısından farklı olması dolayısıyla gelişmeye açık önemli bir metropoldür. Kentin yerleşimi ve üretim alanları, diğer Karadeniz illerine göre yatırıma daha müsaittir. Kent stratejik önemi nedeniyle de bölgedeki diğer illere göre avantajlı durumdadır ve tarih içerisinde taşıdığı potansiyellerle önemli kırılmalar yaşamıştır.İl ekonomisi ve toplumsal yapısı, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Lozan Antlaşması uyarınca, yöredeki Rumların Makedonya ve Trakya Türkleri ile karşılıklı yer değiştirmesi sonucu ciddi bir değişim geçirmiştir. Ana uğraş alanları tütüncülük olan göçmenlerin Samsun’a yerleşmesiyle, tütün tarımı ve sanayi daha da gelişmiş; 1926 yılında Samsun sigara fabrikasının açılmasıyla ilde tütün tarımı ve işlenmesi güçlü bir sektör haline gelmiştir [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6603].Cumhuriyet kurulduktan sonra ilk olarak Samsun-Sivas demiryolu inşası ele alınmış ve hattın ilk 50 km.’lik kısmı 1926’da açılmıştır. 1933 yılında Samsun-Çarşamba arasında 39 km.’lik bir demiryolu yapılmış; daha sonra yapılan demiryolu ve karayolu ağlarıyla Samsun, Karadeniz illerinin Anadolu’ya çıkış noktası haline gelmiştir. Ulaşımdan sonra verimli ovası ile öne çıkan Samsun’da ekonomik girdiyi sağlaması açısından tarım sektörü ve tarım sektörüne yapılan yatırımların da büyük önemi vardır. 1944 yılında Gelemen Devlet Üretim Çiftliği il genelinde ve Karadeniz bölgesinde kaliteli tohumluk yem ihtiyacını karşılamak için kurulmuştur. Tarımsal verimliliğin arttırılması ve tarım sektörünün gelişmesi için başlatılan çalışmalardan ilki olan üretim çiftliği projesi, İkinci Dünya Savaşı dönemi koşulları da göz önünde tutulduğunda bu döneme uygun koşulları tarif etmektedir.Samsun doğal koşullarının uygunluğu sebebiyle taşıdığı avantajı deniz ulaşımı alanında da kullanabilmek için 1930’lardan başlayarak çeşitli girişimlerde bulunmuştur. 1960 yılında işletmeye açılan Samsun Limanı ile ilin iç ve dış pazarlara açılışı hızlanmış, dışalım ve dışsatım işlemlerinden sağlanan ticaret gelirinin artışı, ilde kimi özel kesim yatırımlarını özendirmiştir [Yurt Ansiklopedisi (1982); 6605]. Liman demiryolu bağlantısının kurulması, demiryolu ile birlikte ilin kara,deniz,hava ulaşımı açısından Karadeniz’in kavşak noktası haline gelmesi ise önemli bir dönemin başlangıcını temsil etmektedir.Samsun’da ilk küçük sanayi sitesi 1958 yılında kurulmuş, sanayideki gelişme 1970’lerde hız kazanmıştır. 1970’li yıllar aynı zamanda Azot Fabrikası, Bakır İşletmeleri gibi ilin geleceğinde önemli yer tutan kuruluşların açıldığı yıllara denk gelmektedir. Karadeniz Bakır İşletmeleri, Azot ve Sigara fabrikaları ile il genelinde geliştirilen tarımsal verimliliğin arttırılmasına dönük projeler ilin ekonomik yapısı ve buna bağlı toplumsal ve mekansal organizasyonunda önemli dönem ve kırılmalara işaret etmektedir.Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş. Karadeniz bölgesindeki Murgul, Küre, Espiye ve diğer maden sahalarındaki bakır, bakırlı pirit gibi cevherleri çıkarmak ve mevcut tesislere ilave olarak yeni tesisler kurmak, yeni cevher yatakları bulmak ve işlemek maksadı ile 28.05.1968 tarihinde kurulmuştur [ www.kbi.gov.tr 24.08.2006]. İşletme il için önemli bir istihdam yaratmanın ötesinde yeni iş kollarının gelişmesinin de önünü açmıştır. İlerleyen yıllar içerisinde özelleştirme kapsamında da ele alınan işletmenin özelleştirilmesi 2006 yılında tamamlanmaya çalışılmakla birlikte 2004 yılında bir kısmı özelleştirilerek kamu işletmesinden çıkarılmıştır. 1970 yılında Samsun Azot Fabrikası’nın açılması da kent için önemli bir istihdam kaynağı olmasına karşın yarattığı kirlilik sebebiyle zaman içerisinde tartışmalara yol açmıştır. Samsun ilinde, Cumhuriyet tarihinden bu yana Karadeniz Bakır İşletmeleri (KBİ), Azot ve Sigara fabrikaları ile başka büyük sanayi işletmelerinin kurulmasına zemin hazırlanmasına rağmen, ilde tarıma dayalı bir ekonominin ön plana çıkması sonucu, kent bir endüstri kenti haline gelememiş, büyük sanayi tesisleri de bölgedeki küçük işletmelerin gelişiminde gerekli ivmeyi sağlayamamıştır. Kentin özellikle İç Anadolu’dan Karadeniz’e açılan ilk kapı olması sebebi ile ilin ticari hayatı dönemler itibariyle sürekli canlı olmuştur. Buna rağmen özellikle de; ziraata dayalı üretimin yapılması ve istihdamın sürekli bu alanda yoğunlaşması sebebiyle kalifiye işgücü istihdamında gerekli seviyeye ulaşılamamıştır. 1975 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin kurulması da ilin iktisadi ve toplumsal yapısını etkilemiş, önemli bir genç nüfus potansiyelini de beraberinde getirmiştir. Üniversitenin getirdiği bilimsel yaklaşım, araştırma ve teknoloji altyapısı il sınırlarını aşmış, bölge için de önemli bir fırsat olarak gündeme gelmiştir. 1980’li yılların hemen ardından 1981-82 yıllarında Samsun Ayvacık ilçesinde Hasan Uğurlu Yeraltı Santrali ve Suat Uğurlu Hidroelektrik santralinin kurulması ise ilin olduğu kadar ülkenin enerji ihtiyacının karşılanması açısından büyük önem taşımaktadır. İlin dışardan göç alması istihdam sorununu yıllar içerisinde arttırmış, özellikle 1980 yılından sonra kentte daralan istihdamın çözümü için; gelişen endüstri akımına uygun olarak gerek kent civarında, gerekse ilçelerinde küçük sanayi siteleri oluşmuş, istihdam yavaş yavaş sermaye yoğun küçük işletmelere doğru yönelmeye başlamıştır.
Planlama Tarihi
Bu bölümde Samsun’da günümüze kadar yapılmış olan imar planlarına ilişkin bilgiler verilmiş, onanlı planların getirdiği kararlar incelenmiştir. Samsun ili 2004 yılında 5216 sayılı kanuna göre Büyükşehir Belediyesi statüsüne geçmiş; diğer belediyelerden farklı yetki ve sorumluluklar edinmiştir. Büyükşehir belediyesi ilan edilmesi ile birlikte Samsun’un 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın yapılmış olması ilin planlama tarihi açısından önem teşkil etmektedir. Samsun iline ait çevre düzeni planı bulunması plan hiyerarşisi açısından üst ölçekli planın daha önce bölgede geliştirilmiş olması anlamına gelmekte ve planlı bir gelişmeyi öngörmesi açısından büyük önem taşmaktadır. Karadeniz’in en büyük yerleşmesi olan Samsun ve yakın çevresinin gelişme deseni (1/100.000), çevre düzeni planı(1/25.000), nazım imar planı (1/5.000) ve uygulama imar planları (1/1.000) yaklaşık 500 bin hedef nüfusa göre düzenlenmiştir. İl genelinde belli bir yerleşme dokusu önermesi ve ilke kararları taşıması dolayısıyla da çevre düzeni planları önem taşımaktadır. Samsun ilinin ikinci imar planı, Bafra ilçesi Çetinkaya beldesi, Kızılırmak Deltası, Bafra ilçesi Yakıntaş mevkii ve Havza ilçesine ait planlama bilgilerine ulaşılabildiğinden bu ilçe ve beldelere ait planlama tarihine ilişkin bilgilere yer verilmiştir. 1960’larda, Samsun’da ikinci imar planı (Bülent Berksan planı) yürürlüğe girmiş; böylece, 1960–1970 arasında, Samsun kentinin gelişimi planlı bir nitelik kazanmıştır. Ama 1970’lerdeki hızlı kentsel gelişim karşısında yetersiz kalan bu plan, işlerliğini yitirmiştir [Yurt Ansiklopedisi (1982); 6619].Bafra Çetinkaya beldesinin, hala yürürlükte olan, 1/5.000 Nazım İmar Planı 1993 yılında yapılmıştır. 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı düzenlenmesi, halihazır harita sınırları içindeki bütün alanı kapsamaktadır [Çetinkaya İmar Planı (1993) Açıklama Raporu].Kızılırmak Deltası, 1996 yılında onaylanan Çevre Düzenleme Planı ile korunmakta olup bölgenin büyük bir kısmı Bölge Koruma Kurulu’nca I. derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir. Ayrıca, sulak alanlar uluslararası sözleşmelerde belirlendiği şekilde Ramsar Alanı ilan edilerek Sulak Alanlar Yönetmeliği ile korunmaktadır [ Bafra İlçesi Doğanca Belediyesi (2002) Samsun-Çorum-Tokat 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Başlangıç Öneri Raporu]. Bafra ilçesi Yakıntaş mevkii, Samsun ili 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda tarımsal niteliği korunacak alan olarak gösterilmiştir. Yerleşim alanı, Bafra’nın gelişme hinterlandı içine girdiğinden idari ve kentsel gelişme kontrolünün sağlanması amacı ile belediyenin talebi üzerine Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca Bafra Belediyesi mücavir alanına alınmıştır [Bafra İshaklı-Yakıntaş Mevkii 1/5.000 Ölçekli Nazım İmar Planı Açıklama Raporu].Havza ilçe merkezini kapsayan ve yürürlükte olan son plan ise, belediye meclisinin 31.10.2002 tarih ve 22 sayılı meclis kararı ile onanan revizyon imar planıdır. Yerleşimin genel gelişim sürecine ve şehir merkezinde yapılaşmanın doymuş olmasına bağlı olarak, yürürlükte olan imar planlarının uygulanması dışında büyük bir gelişme görülmemektedir. Yeni uygulama alanlarının oluşturulması, Ankara-Samsun karayolu güzergahı üzerinde kamulaştırma alanlarının plana taşınması, Havza Termal Turizm Alanı planının uygulama imar planı ile uyumunun sağlanması, jeolojik ve jeoteknik etüd raporu doğrultusunda kat sınırlamalarının getirilmesi, Ters Akan Deresi ve bağlantı kollarının planda yeniden düzenlenmesi ve kadastro-mülkiyet yapısının plana taşınması mevcut revizyon imar planının genel gerekçelerini oluşturmuştur. Ancak, revizyon imar planı, öngördüğü plan süreci kısa olmasına rağmen ortaya çıkan gelişmeler doğrultusunda tekrar ele alınmak zorunda kalmıştır. Bir önceki revizyon imar planı ile gözden kaçan başlıklar ve planın uygulanabilirliğini arttıracak hususlar bu çalışma kapsamında değerlendirilmiştir [Havza İlçesi (2002) Revizyon Planı Açıklama Raporu].Çalışmaya konu olan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın hazırlanması işi kapsamında da Samsun ili Çorum-Tokat illeri ile birlikte ele alınmaktadır. Ancak Doğu Karadeniz bölgesindeki altı ili içine alan Çevre Düzeni Planı işi de Samsun ilini de etkileyecek karar ve uygulamalar içereceğinden üzerinde durulması gereken önemli kaynaklardan biri olacaktır.
Ayrıca 19 Mayıs Yörükler, Alaçam, Ayvacık, Bafra, Çarşamba, Kavak, Ladik, Vezirköprü, Yakakent ilçe merkezleri, Çarşamba Dikbıyık, Terme Sakarlı, Vezirköprü Göl beldelerine ait nazım imar planları ile; Merkez Atakent, Taflan, Yeşilkent, 19 Mayıs Merkez, Alaçam, Asarcık, Bafra, Çarşamba, Kavak, Ladik, Tekkeköy, Vezirköprü, Yakakent ilçe merkezleri, 19 Mayıs Yörükler, Bafra Çetinkaya, Doğanca, Kolay beldeleri, Çarşamba Ağagüney, Dikbıyık beldeleri, Terme Ambartepe,, Hüseyinmescit ve Sakarlı beldeleri, Vezirköprü Göl beldelerine ait uygulama imar planları bulunmaktadır.
Kültürel, Tarihi ve Arkeolojik Değerler
Samsun ilinin bilinen 12.000 yıllık tarihinin doğal sonucu olarak bu bölgede yaşamış toplumlardan günümüze pek çok kültürel ve arkeolojik eser kalmıştır. Bu bölümde önemli eserler hakkında genel bilgi verilerek, korunması gereken değerlere vurgu yapılacaktır. Ayrıca, bu bölümde ilde bulunan tarihi sit alanları da ele alınmıştır.
İlde Kültür Bakanlığı tarafından tescillenmiş ve koruma altına alınmış 476 tarihi tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Bunun yanı sıra tabiat varlığı olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmış bölgeler de bulunmaktadır.
Sit Alanları
İl içerisinde tescillenmiş tarihi veya arkeolojik sit alanı bulunmamaktadır.
Tarihi Eserler
CamilerKale Camisi: Merkez ilçe, Kuyumcular Çarşısı’ndadır. 1314’te İlhanlı Valisi Emir Timur Paşa adına yaptırılmıştır. Onarımlarla mescide dönüştürülmüştür.Pazar Camisi: Merkez ilçe, Pazar mahallesindedir. XIV. yy. İlhanlı yapısıdır. Dikdörtgen planlı, ahşap çatı örtülüdür. 1819’da onarılmıştır.Şeyh Seyyid Kudbeddin Camii ve Türbesi: Merkez ilçededir. Osmanlı dönemi yapısıdır. Cami ile türbe bitişiktir. Dikdörtgen planlı cami, ahşap çarıyla örtülüdür. Önünde L biçimli son cemaat yeri vardır. Caminin güneyindeki türbe kare planlı, beşik tonozludur.İsa Baba Camii ve Türbesi: Merkez ilçededir. 15. yy’da yapılan ilk yapı özgün biçimiyle günümüze ulaşamamıştır. Kare planlı küçük bir mescit ve türbeden oluşan yapı, 1893’te onarılmıştır. 1975-1976’daki son onarımda cami ve türbeye dönüştürülmüştür.Hacı Hatun Camisi: Merkez ilçe, Saathane meydanı yakınındadır. Hatice oğlu İbrahim, 1694’te hayrat olarak yaptırmıştır. Onarımlarla büyük değişikliğe uğrayan cami, kesme taştan ve tuğla hatıllıdır. Kare planlı, tek kubbeli yapının silindirik gövdeli minaresi batıdadır.Büyük Cami: Merkez ilçededir. 1884’te Batumlu Hacı Ali Efendi yaptırmıştır. Sultan Abdülaziz’in annesi onarttığı için Valide Camisi diye de bilinir. Kesme taştan yapının önünde beşik tonozlu son cemaat yeri vardır. Tromplu büyük kubbe yanlardan denge kuleleri ile desteklenmiştir. Kubbe kalem işleriyle; ahşap minber madalyon, yıldız motifleriyle bezelidir.Yalı Camisi: Merkez ilçede, Buğday Pazarı’ndadır. 1894’te Sadık Bin Abdullah yaptırmıştır. Duvarlar kesme taş ve tuğladandır; kubbesi kiremitle örtülmüştür. Kare planlı ana mekanın kuzeyine sonradan son cemaat yeri eklenmiştir. Dikdörtgen kaideli minarenin taş işçiliği de duvarlarla aynıdır.Büyük Cami: Bafra ilçesindedir. 1670’te Köprülü Mehmed Paşa’nın eşi Ayşe Hatun yaptırmıştır. İsfendiyaroğulları Dönemi’nde yapılan ilk yapının ahşap olduğu bilinmektedir. Cami bitişiğindeki hazirede ünlü bilim adamlarının gömütleri vardır.Tayyar Paşa Camisi: Bafra ilçesi Cumhuriyet Meydanı’ndadır. 1869’da Tayyar Paşa yaptırmıştır. Son yıllarda camiye ibadet yeri eklenmiştir. Tek şerefeli minare özgündür.Mustafa Paşa Camisi: Havza ilçesi İmaret mahallesindedir. 1256’da kesme taştan yapılmış, Osmanlılarca iki kez onarılmıştır. Kiremit örtülü basit bir yapıdır. Kare planlı ana mekan üç neflidir. Mihrabın karşısında üç ahşap sütuna oturan kadınlar mahfili vardır. Tek şerefeli minare ahşaptır.TürbelerEmir Mirza Bey Türbesi: Bafra’ya 5 km uzaklıktaki Türbe Köyü’ndedir. Kapı üstündeki yazıtta 1381’de Emir Mina Bey’in vebadan ölen yakınları için yaptırıldığı bildirilmektedir. Dörtgen planlı, moloz taştan türbe, sivri bir kubbe ile örtülüdür. İçinde Selçuklu düzeninde, üstüne ayetler yazılmış on altı lahit vardır.Hızır Bey Türbesi: Bafra’ya 2km uzaklıktaki Hasırlı (Mardal) Köyü’ndedir. 14. yy’a tarihlenen türbe İsfendiyar Bey’in oğlu Hızır Bey’indir. Moloz taştan türbe, kubbeyle örtülüdür. Yapı define arayıcılarınca yıkıma uğratılmıştır.Mustafa Bey Türbesi: Havza ilçesindedir. 1429’da yapılmış, kare planlı bir yapıdır. Duvarların alt bölümü kesme taş, üstü taş-tuğla karışımıdır. Kubbeye geçişi sağlayan geometrik motifli tuğla örgü ilginçtir.Özellikli YapılarAtatürk Anıtı: Merkez ilçededir. Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’in yapıtı Hükümet Konağı yakınındaki parktadır. Tunç heykel 1932’de yerine konmuştur. Kaidenin yüzlerinde, Atatürk’ün Samsun’a çıkış öyküsü betimlenmiştir. Asker giysili Atatürk, şaha kalkmış at üstündedir. Heykel kaideye, atın arka ayakları ve kuyruğuyla oturmaktadır.Havza İmareti: Havza ilçesi İmaret Mahallesi’ndedir. 1429’da Yörgüç Paşazade Mustafa Bey yaptırmıştır. 1938–1940 arasında Samsun Valisi Fuat Tüksal tarafından onartılıp Atatürk Kütüphanesi olarak halka açılmıştır. Kesme taştan yapı düz çatılıdır. Doğuda biri ana mekan, öbürü yan mekanlara açılan iki taç kapı vardır. İmaret, dikdörtgen planlı ana mekan, iki kapıyla bu mekana bağlanan üç beşik tonozlu kare odadan oluşmaktadır.Kızgözü-Aslanağzı Kaplıcası: Havza ilçesi İmaret Mahallesi’ndedir. Büyük Hamam ya da Sadi Paşa Hamamı olarak bilinmektedir. Bizans yapısının yerine 1256’da yapılmıştır. Soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık bölümlerinden oluşan hamama basık kemerli küçük bir kapıdan girilir. İki katlı kare planlı soyunmalık, ortası sekizgen aydınlık fenerli kubbeyle örtülüdür. Soyunma odacıkları üst kattadır. Küçük bir kapıyla soğukluğa geçilir. Burası ortada kubbeli kare mekan ile yanlarda beşik tonozlu iki dikdörtgen mekandan ve büyük bir havuzun yer aldığı sıcaklık, kubbeli kare mekanla eyvanlardan oluşur. Beşik tonozlu eyvanlar sekili, kurnalıdır.Küçük Hamam (Şifa Kaplıcası): Havza ilçesindedir. 1429’da Amasya Emiri Mustafa Bey yaptırmıştır. Küçük bir kapıdan kare planlı soyunmalığa girilmektedir. Soyunma yerleri, soğuk su deposu buradadır. Basık kemerli bir kapıyla beşik tonozlu hole, oradan da üç bölümlü usturalık ile sıcaklığa geçilmektedir. Mermer kaplı sıcaklığın ortasında sekiz köşeli büyük bir havuz bulunmaktadır. Sıcaklığın çevresinde setler ve mermer kurnalar vardır. Buradan küçük bir yapı ile oturma şekilleriyle çevrili halvete geçilmektedir.Fazıl Ahmed Paşa Medresesi: Vezirköprü ilçesi Yenimahalle’dedir. 1662’de yaptırılmıştır. 1964’e değin çeşitli amaçlarla kullanılan medrese, bu tarihten sonra halk kütüphanesi yapılmıştır. Yapının iç ve dışında pembe karacaviran taşı kullanılmıştır. Dıştan uyumlu görünümünü çıkıntı yapan dershane-mescit bozmaktadır. Dilimli kurşan kaplı kubbelerin aralarında tuğladan, kare biçimli bacalar vardır. Basık kemerli kapıdan, arkalarında medrese odalarının yer aldığı revaklı dikdörtgen avluya girilmektedir. Kubbeli medrese odalarında ocak ve kitap rafları vardır. Kare planlı dershane-mescit kubbeyle örtülüdür. Kubbe kasnağındaki vitraylı pencereler sonradan yapılmıştır.Fazıl Ahmed Paşa Bedesten ve Arastası: Vezirköprü ilçe merkezindedir. XVII. yy’da yapılmıştır. Arasta bölümü bedestenin çevresinde gelişmiştir. Dört yandan basık kemerli kapılarla girilen bedesten, kare planlı dört kubbeyle örtülü bir yapıdır. Kubbeler duvarlara bitişik tuğla kemerlere oturur. Kemer, pandantif ve kubbeler, düzgün tuğla örgüsüyle güzel bir görünüm kazanmıştır. Ana kubbeyi taşıyan tuğla kemerlerin ortada dayandığı bölümde, içeri girinti yapan kare mekan küçük kubbeyle örtülüdür. Dışarıdan ana kubbeler arasında görülen bu bölüm, dua kubbesidir. Yuvarlak kemerli kapılarla girilen arastanın kuzeyinde tonozlu dükkanlar yer alır. Bedestene bakan yüzdeki dükkanlar yer kazanmak amacıyla üçgen biçiminde yapılmıştır.Taşkale Hamamı: Vezirköprü ilçesi Taşkale mahallesindedir, Taşkale camisine bitişiktir. 1659’da Köprülü Mehmed Paşa’nın eşi Ayşe Sultan yaptırmıştır. Moloz taştandır. Soyunmalık bölümünün kubbesi dikkati çeker. Kesme taş ve tuğladan yapılmış kasnağın üstündeki kubbe ters dizilmiş kiremitlerle örtülüdür. Sivri kemerli kapıdan, ortasında sekizgen şadırvanı olan soyunmalığa girilir. Soyunmalığı çeviren setlerin önünde ayakkabıların konulduğu sivri kemerli nişler vardır. Soğukluğun girişi beşik tonoz, öbür bölüm kubbeyle örtülüdür. Sıcaklık, ortada kubbeli kare mekan ile haç planlı eyvanlardan oluşur. Eyvanlar arasındaki halvet odacıkları kubbelidir.Çifte Hamam: Vezirköprü ilçesi Kaneoğlu mahallesindedir, Arasta’nın güney duvarına bitişiktir. XVII. yy’ın ortalarına tarihlenen yapıyı da Ayşe Sultan yaptırmıştır. Giriş kapısı önüne içerisi görünmesin diye duvar örülmüştür. Kapıdan kubbeli soyunmalığa girilir. Ortasında sekizgen şadırvan bulunan soyunmalığın camekanlı bölümünde, ayakkabı konulan nişler vardır. Dikdörtgen planlı soğukluk, geniş bir kemerle kubbeli kare mekana ayrılmıştır. Sıcaklık ortada kubbe örtülü kare mekan ile haç planlı dört eyvandan oluşmaktadır. Kare mekanın ortasında sekizgen göbek taşı, eyvanların arasındaki halvet odacıklarında ikişer kuma vardır.Şifa Hamamı: Vezirköprü ilçesi Mehmetpaşa mahallesindedir, XVII. yy sonlarında Köprülü Mehmed Paşa’nın kızı yaptırmıştır. Ahşap, dikdörtgen soyunmalık sonradan eklenmiştir. Şadırvanlı, kubbeli soğukluğun kuzeyinde hela ve usturalık yan yanadır. İki halvet odacıklı kare planlı sıcaklığın duvarları dikdörtgen nişlidir. Sıcaklığın doğusunda beşik tonozlu küçük bir mekan, batısında da başka bir halvet odacığı vardır [ Yurt Ansiklopedisi (1982); 6645, 6646, 6647, 6648]. Antik Yerleşim SahalarıDündartepe (Öksürüktepe) Höyüğü ile Tekkeköy kazıları ilçede tarih öncesi yerleşmelerin varlığını göstermiştir. M.Ö. VII. yy’da kurulmuş bir Miletos kolonisi olan Amisos’tan (Karasamsun) günümüze kalıntı ulaşmamıştır. Temel kazıları sırasında Amisos’a ilişkin yapı kalıntıları ve küçük buluntular ortaya çıkmaktadır. Türk dönemi yapıları arasında Büyük Cami dikkati çeker. Dündartepe (Öksürüktepe): Merkez ilçenin 3 km güneydoğusundadır. 15 m yüksekliğindeki höyük, Sivas-Samsun demiryoluyla ikiye bölünmüş, büyük bir parçası yok olmuştur. Höyükte Kalkolitik, İlk Tunç ve Hitit çağlarına ilişkin üç kültür katı vardır. Höyüğün tepesindeki en son yerleşme İlk Tunç Çağ’a ilişkindir; Hitit yerleşmesine eteklerde rastlanmıştır.1. Kültür Katı: Kalkolitik Dönem’e tarihlenen dört yapı katından oluşmaktadır. Pek çok sıva parçası ve çürümüş hatıl kalıntısı elde edilmiştir. Dörtgen planlı bir yapının, küçük taş döşeli, üstü çamur sıvalı döşemesi ortaya çıkarılmıştır. Dündartepe 1. katı Orta Anadolu yapılarına benzemektedir. El yapımı seramik, kara, gri ve toprak kırmızısıdır. Çoğu boya astarlı kapların hamuruna kum karıştırılmıştır. Süslü parçalar azdır. Kimisinde oldukça kaba yapılmış geometrik motifler ve çizgi bezeklere rastlanır. Pişmiş toprak ağırlık ve ağırşaklar, çakmaktaşı bıçaklar öbür buluntulardır. İyi işlenmiş geyik boynuzundan hançer dikkati çekmektedir.2. Kültür Katı: Höyüğün tepesinde ve eteklerindeki bu kültürler yangınla sona ermiştir. İlk Tunç Çağ’a tarihlenen katın eteklerdeki kalıntılar üstüne Hititler yerleşmiştir.
Tepedeki kazıda dörtgen planlı bir evle ocak ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca kömürleşmiş batıl kalıntıları ve tuğlalaşmış sıva parçaları da bulunmuştur. Koyu gri renkli kapların içi, al ya da kahverengidir. İçi ve dışı al renkli kaplar azdır. En çok fincan, bardak ve çanak bulunmaktadır. Ak boyalı kaplar teknik ve sanat yönünden daha niteliklidir. Kemik gereçler arasında biz, çuvaldız, geyik boynuzundan çekiçler sayılabilir. Küçük bir alanda pek çok pişmiş toprak ağırşak, al ve koyu kahverengi sapsız fırçalar Dündar Tepe’nin özgün buluntularıdır. Pişmiş toprak buluntulardan belden aşağısı bulunan, gri parlak boya astarlı idol önemlidir. Çakmaktaşı bıçaklar, baltalar, değirmen ve dibek taşları öbür buluntulardır. Tepedeki 2. Dündartepe kültürü, metal gereçler, özellikle silahlar yönünden zengindir. Hançerler, ok uçları, baltalar, mızrak uçları, dönemine göre üstün bir teknikle yapılmıştır. Bu kültürün eteklerdeki buluntuları tepedekinden pek farklı değildir. Mimari kalıntı çok azdır.3. Kültür katı: Dündartepe Höyüğü’ nün tepesi dışında hemen hemen her yerinde rastlanan bu kültür, Hitit Çağı’na tarihlenmektedir. Üç yapı katı saptanmıştır. 1. katta, taş temeli kerpiçten Hitit evleri ortaya çıkarılmıştır. Yangında tuğlalaşmış kerpiç parçaları ve kömürleşmiş ağaçlar bulunmuştur. Evlerden birinde bulunan damga mühürle yapı M.Ö. 1500–1200 arasına, 2. yapı katındaki uzun taş temel kalıntıları M.Ö. 1500’e, 3. yapı katı M.Ö. 1500’den daha öncesine tarihlenmektedir. Keramik buluntuların çoğu boya astarlı, çarkta yapılmış, iyi fırınlanmıştır. Bunlarda kırmızının tüm tonları, kahverengi, devetüyü, çok az da beyaz ve gri renk kullanılmıştır. Gaga ağızlı testiler, çaydanlıklar, küpler başlıca keramik biçimleridir. Pişmiş toprak mühürler, hayvan heykelcikleri, ağırşaklar. kemik biz ve iğneler öbür buluntulardır. Pişmiş toprak mühürler arasında küpleri damgalamak için kullanılan kaba örnekler yanında, ince bir beğeni ürünü olanlar da vardır. Tunç iğneler, ok uçları, baltalar Boğazköy ve Alişar buluntularına benzemektedir.Tekkeköy (Tekeköy): Dündartepe’nin 14 km güneydoğusundadır. 1940’ta Kılıç Kökten’in başlattığı kazılar, kaya sığınakları ile tütün tarlasında sürdürülmüştür. “A” kaya sığınağında 10 kat saptanmış, çok sayıda taş gereç ve hayvan kemiği bulunmuştur.İkiztepe: Bafra ilçesinin 7 km. kuzeybatısındadır. Yüzey araştırmalarında İlk Tunç Çağ ile Er-Hitit Çağı’na ilişkin pek çok buluntu ele geçmiştir. İkiztepe’yi oluşturan doğal yükseltiler, I, II, III, IV olarak tanımlanır. 1974’te U. Babadır Alkım’ın başlattığı kazılan Önder Bilgi sürdürmektedir.İkiztepe I: Tarla açımı sırasında bozulan tepede İlk Tunç Çağ III ve Er-Hitit denilen geçiş çağı yerleşmeleri olduğu anlaşılmıştır. Altı katın saptandığı İkiztepe I’in ilk katı M.Ö. 2000 başlarında yoğun yerleşmeye sahne olmuştur. Bu katın altında kömürleşmiş hatıl parçaları, sıva kalıntılarından oluşan karışık bir başka kat vardır. II. kat ise İlk Tunç Çağ III özelliği taşımaktadır. Yapı kalıntıları İkiztepe’de ahşap mimarinin varlığını ortaya koymuştur. Düzleştirilmiş toprağa çatılan ahşap kasnak üstünde, birbirine bağlanan tomruklardan oluşan duvarlar, çamur sıvalıdır. Yapı eğik bir çatıyla örtülmektedir. Er-Hitit ya da geçiş çağında ahşap duvarlar sıvasızdır. Buluntularla İlk Tunç Çağ III ve Er-Hitit Dönemi’ne tarihlenen çok sayıda gömüt ortaya çıkarılmıştır. Ölüler, sıkıştırılmış toprağa sırtüstü yatırılarak yanlarına çeşitli armağanlar konmuştur. Tunç yüzük, bilezik, zıpkın, mızrak ucu vb. metal gereçler, heykelcikler, kemik iğne ve bizler, keramikler armağan olarak bırakılanlar arasındadır. Kollarını yana açmış, yuvarlak yüzlü iki heykelciğin Tanrı çifti olduğu sanılmaktadır. Göğüsleri ve etekliği birinin kadın olduğunu belirlemektedir. İkiztepe’nin doğusunda M.Ö. 3. yy’a tarihlenen dromoslu bir gömüt bulunmuştur. Soyulduğundan birkaç Helenistik kap parçası ile Lysimakhos’un bir sikkesi dışında buluntu yoktur.İkiztepe II: Mimari kalıntı azdı. İlk Tunç Çağ II ve I keramiği çoğunluktadır. Deniz kabuğu ve bitki katkılı kaplar önceleri tek renkli, daha sonraları pişirme nedeniyle iki renklidir. Bezemeler boyayla ya da kabın kazınıp içinin ak bir maddeyle doldurulmasıyla yapılmaktadır. Üstü yumrulu ya da hayvan biçimli kulplar yaygındır. 1971’de Boğazköy’de bulunan bir tablette, hem deniz kıyısında hem de Kızılırmak (Marasantiya) kıyısındaki Zalpa ülkesinden söz edilmektedir. İkiztepe ve çevresindeki höyüklerde yörede Hitit varlığı belirlenmiştir. Buluntuların çokluğu nedeniyle İkiztepe’nin, bölgesel krallığın merkezi, hatta Zalpa ülkesi olduğu sanılmaktadır.Lerdüge Tümülüsleri: M.Ö. 1. yy’a tarihlenen Lerdüge Köyü tümülüsleri Antik Çağ’dan günümüze gelebilen tek kalıntılardır. Havza ilçesinin 21 km doğusundaki Lerdüge Köyü’nde beş tümülüs saptanmıştır. Tümüne gömü aramak için girilmiştir. 4 no.lu tümülüs en görkemlisidir. 1946’da kaçak kanları önlemek amacıyla Mahmut Akok başkanlığındaki bilim adamlarınca araştırma yapılmış, buluntular Ankara Arkeoloji Müzesi’ne gönderilmiştir. Demir kenetlerle bağlanmış taş kapaktan oluşan girişten 4,15 m uzunluğundaki tonoz örtülü dromosa geçilir. Moloz taş duvarları sıvalı, alt bölüm kırmızı boyalıdır. Gömüt odasının dış duvarı da kırmızı ve siyah boyayla yapılmış hayvan betimleri, geometrik motiflerle bezenmiştir. Dromos ve gömüt odasındaki farklı teknik ve yapı gereçleri giriş bölümünün sonradan eklendiğini göstermektedir. Gömüt odasına taşlar yontularak açılan küçük bir kapıdan girilmektedir. Kesme taştan, tonoz örtülü gömüt odasının duvarları insan, hayvan betimleri ile süslenmiştir. Değişik betimler, bitkisel ve geometrik motiflerle, çevrilidir. Altın süs gereçleri, tunç kandifler, çeşitli büyüklükte şişeler, tümülüste ele geçen küçük buluntulardır. Buluntulardan ve mimari tekniğinden yapının M.Ö. I. ile M.S. II. yy. arasında kullanıldığı anlaşılmıştır.
Kaledoruğu Höyüğü: Kavak ilçesindeki Kaledoruğu höyüğü ilk Tunç Çağ’dan Osmanlı Dönemi’ne uzanan bir yerleşim merkezidir. Kaçak kazılar yüzünden kültür katları karışan höyükte, 1940–1942 arasındaki araştırmalarda İlk Tunç Çağ’dan pek çok buluntu ele geçmiştir. Burada da ölüler, Tekkeköy’deki gibi düzeltilmiş toprak üstüne yatay durumda yatırılmaktadır. Ölü armağanları arasında el yapımı, siyah, kırmızı, kahverengi, yivli kazıma çizgili kaplar çoktur. Ağırşak, yassı balta, hançer, kemik biz, diğer buluntulardır. İlk Tunç Çağ yerleşmesinin sonlarında yangın izleri görülmektedir.
Sonuç
1940’ta başlatılan arkeolojik çalışmalar, Samsun’un yerleşme tarihinin Paleolitik döneme değin uzandığını ortaya koymaktadır.Yaklaşık 12.000 senelik bir geçmişe sahip olup tarih boyunca Hititler, Persler, Pontus Krallığı, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Danışmentliler, Osmanlılar gibi birçok medeniyeti topraklarında barındıran Samsun ili geçen zaman içerisinde her dönem önemli bir yerleşme olma özelliğini korumuştur. Bunun doğal bir sonucu olarak binlerce yıllık bu medeniyetleri yansıtan birçok tarihi ve kültürel eserlere sahiptir. Planlama tarihi açısından Samsun’a bakıldığında 1960’lardan itibaren ilin planlı bir gelişme gösterdiği ve 1960’lardan başlayarak imar planlarının yapıldığı görülmektedir. Ancak, planların uygulamaya ne kadar aktarılabildiği konusu tartışmalıdır. Yapılan planlar uygulamaya yeterince aktarılamamış, il genelinde plana rağmen özellikle kıyı bölgelerinde yer yer planlara aykırı bir gelişme yapısının geliştiği gözlemlenmiştir. Ancak ilin en önemli üstünlüğü ve farklılığı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planlarının varlığıdır.
Samsun limanının açılması ile bölge önem kazanmış; Samsun limanı Doğu Karadeniz’in en önemli limanlarından biri haline gelmiştir. Tütün işletiminin öğrenilmesiyle ilde sigara fabrikasının kurulması da istihdam sağlayarak il ekonomisine kayda değer bir katkı sağlamıştır.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)